parkinnn
Eray SARIÇAM
Eray SARIÇAM

Bir Kez Daha Sosyal Medya: Kim Kimi Yiyor

17 Şubat 2020 Saat: 11:48

Uzun zamandır bu yazıya nereden başlasam diye düşünüyordum. Yani yazı, hangi yılları kapsamalıydı. Örneğin 40’ları, 50’leri mi; yoksa bizim kuşağı mı ele almalıydım? Esasen bir akademik makale olmadığı ve 2 sayfayı geçmeyeceği için içim rahat. (Her şeyi gördüm içim rahat). k. İskender’in daha yeni vefat ettiği sıralardı. Sosyal medyada –her zamanki gibi sosyal medyada- Sabit Fikir dergisi ve yönetmeni Mustafa Akar hakkında bir linç girişimi başlamıştı. Tivitır’da ufak bir arama ile meseleyi anladım: “Sabit Fikir dergisi neden, k. İskender’in vefatı hakkında derginin sosyal medya hesabında ve web sitesinde herhangi bir taziye mesajı yayımlamadı?” Olay gittikçe büyüdü, derginin kimi eski yazarları web sitesinden yazılarının kaldırılmasını istedi ve sair. Bu dönemde Facebook hesabım vardı. Kullanıcıların yaptığı yorumlar “yüzünden” sayfama Yusuf Araf adlı “şairin” paylaşımları düştü. Efendi çok kızgındı, “nasıl olur da dergi İskender’in vefatını anmazdı; bu muhafazakarlar, İslamcılar hep böyleydi; gün gelecek devran dönecekti…….”

Aradan kısa bir süre geçti geçmedi tekrar Yusuf Araf’ın hesabına baktım. Efendi bu kez, şimdi adlarını anımsayamadığım birkaç müteşair ile; Ramazan ayı ve oruç tutanlar hakkında atıp tutuyorlardı. Akıllarınca komiklik yapıyorlardı, dalga geçiyorlardı. (Ah! Keşke ekran görüntülerini alsaydım. Ama aklım şeytanlığa basmıyor bir türlü, ne yapalım.) Evet, daha birkaç gün önce bir şairin ölümünü, bu cahil cühela muhafazakârlar nasıl anmazlar diye kendini parçalayan kişiler; şimdi o muhafazakârların, sağcıların, İslamcıların çokça önemsediği bir ay ve ibadet ile dalga geçiyorlar. Nasıl, çok demokratik çok insancıl değil mi? Mesele ölmüş bir edebiyatçı olduğu için bir örnek daha vereyim. İskender’in ölümünden birkaç ay sonra Nuri Pakdil de Hakkın rahmetine kavuştu. Bu demokratik, insancıl, ilerici çevre yine kendine yakışacak tivitler attı. Bolca hakaret, bolca aşağılama ve küfür... Açıkçası Mustafa Akar’ı, Sabit Fikir’, Nuri Pakdil’i ve k. İskender’i savunmak bana düşmez. Bu amaçla da yazmıyorum. Derdim, okumuş-yazmış saydığımız/sandığımız kişilerin durumlarını ortaya koymak. Hoş, okumakla iş bitseydi, Kur’an-ı Kerim, “kitap yüklü merkepler”den bahsetmezdi.

Sol’un, karşı mahalleye (ister sağcı, ister muhafazakâr, ister İslamcı, ister milliyetçi, ne derseniz deyin fark etmez.) bakışı hep aynıydı, 40 yıl önce de böyleydi bugün de. Kültürel iktidar tartışmalarına girmek istemiyorum. Fakat bugün sol’un, birkaç dergi ve yayınevi dışında, ne halde olduğu gün gibi ortada. Tuğrul Tanyol gibi Hüseyin Peker gibi Şükrü Erbaş gibi isimleri; İsmet Özel’in, Sezai Karakoç’un karşısına koyan kişilerden bahsediyorum… Geçenlerde, sol tandanstan bir şair ile konuşurken, söz sözü açtı da, Sezai Karakoç’un Fransızca bildiğini söyledim. “Ben Karakoç’u yalnız Arapça filan biliyordum” diyen şairin şaşkınlığını en âlâ romancılar dahi anlatamaz sanırım. Karakoç’a, Fransızcayı yakıştıramayan bir zihniyet… Bu da bir başkası: Solcu bir arkadaş, (bu arkadaşı öncekilerden ayırıyorum) arkadaşlarıyla sıradan bir sohbet esnasında, Cahit Zarifoğlu okuduğunu söylemiş. Sohbet masasındakiler bu arkadaşa, “senin Zarifoğlu ile ne işin olur, sen yobaz mısın!” demişler. Zarifoğlu… Yobazlık… Evet!

Esasen sorun bugünlere özgü değil. Bu yazıyı yazdığım sıralarda, Turgut Uyar’ın, Elele dergisinde kaleme aldığı kısa kitap tanıtımlarının toplandığı Elele Okuyalım’ı bitirmiştim. Kitap, 1978-1984 yılları arasında yayımlanmış yazılardan mürekkep. Dikkatimi şu çekti. Kitapta sağ tandanstan tek bir yazarın-şairin kitabına yer verilmemiş. Örneğin, Oktay Akbal’ın bir kitabı tanıtılırken Mehmet Emin Yurdakul’dan bahsedilmiş, bu kadar. İnsan düşünüyor, 78-84 yılları arasında sağ’dan hiç mi kitap yayımlayan olmadı? Oldu tabii; İsmet Özel’in, Celladıma Gülümserken ya da Sezai Karakoç’un Leyla ile Mecnun’u bu yılların verimleriydi. İsimler çoğaltılabilir. Şahsen beni, Turgut Uyar gibi bir şairin bu tavrı fazlasıyla hayal kırıklığına uğrattı… Peki ya Abidin Dino’ya ne demeli? İlhan Berk, İnferno’da, Abidin Dino’un çağdaş Türk şiiri üzerine Fransa’da bir konuşma yaptığını söylüyor. Konuşmada; Oktay Rifat, Fazıl Hüsnü, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Melih Cevdet ve İlhan Berk’ten bahsedilmiş. Bu kadar. Ya Necip Fazıl? Ya Sezai Karakoç? Ya İsmet Özel? Ya Cahit Zarifoğlu?

Kötü niyetle yaklaşmak istemiyorum ama 1989 yılında ne olmuşsa bugün de durum aynı. Cenk Gündoğdu’nun hazırladığı, 2000’ler Şiiri Antolojisi’ne toplam 40 şair alınmış. Bunlarda sadece 7’si “karşı mahalleden.” Sol’un, karşı mahalleye karşı dünden bugüne kadar takındığı bu tutum, sanıyorum, Gezi’den sonra irtifa kazandı. 2000’lerde aynı dergilerde görünün şairler, Gezi sonrası birbirlerini görmezden gelmeye hatta yok saymaya başladı. Bilmiyorum, belki bu “tabii” bir durum. En azından geçmişte de böyle olduğuna şahidiz. Örneğin zamanında Heves’de yahut Gezi’den önce Natama’da yazan biri bugün aynı topluluklar içinde kendine yer bulabilir mi? (Gerçi doğru soru bu değil. Doğrusu, “yer bulmalı mı?” olacak.)

Elbette tüm bunlara rağmen peşin peşin, “hiç güzel şeyler olmuyor” diyemeyiz. Örneğin, Ebabil Yayınları sol’dan ve sağ’dan birçok şaire kapı açıyor. Enis Akın ile Yunus Emre Altuntaş’ı aynı çatı altında görmek nereden bakarsak bakalım güzel bir iş. Güzel “1” iş. Bu kadar. Yazıyı bu satırlara değin okuyanlar, büyük ihtimal habis bir insan olduğumu düşünecek. Bir gerçeği, somut örneklerle dile getirmek habis bir tavır mıdır, emin değilim! Derdimin, kimi çevrelerce “kabul” edilmek olmadığını, aklı başında ve yazıya art niyetle yaklaşmayan herkes anlar. Hem anlamasalar ne olacak, sonuçta karşımızdakiler, 2019 yılında “şiir” demekten imtina edip “yır” diyen kişiler değil mi. Ve ben “yır” diyen kişilerle asla baş edemeyeceğimizi(!) düşünüyorum… Sonuçta bize kalanın, “uzanıp kendi yanaklarımızdan öpmek” dışında bir şey olmadı çok açık!

 

*Yazıda; Sezai Karakoç, İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu’nu sağ’ın içine aldığımın ve aslında bu isimlerin böyle basit tasniflerin ötesinde olduğunun farkındayım. -Belki, birileri daha fark eder, değil mi?-

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Gölge Gazetesi, Kocaeli Haber, Gebze Haber, Darıca Haber, Dilovası Haber, Çayırova Haber, Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

Yukarı ↑