Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçyıldız konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Bir anda parlayan öfke, küçücük bir soruna verilen büyük tepkiler, giderek azalan tahammül… Son dönemde insanların daha çabuk sinirlendiği, daha kolay gerildiği açıkça gözlemleniyor. Peki ama bu sadece zamanın ruhu mu, yoksa çok daha derin, hatta gözden kaçan sebepler mi var ?
Modern yaşamın temposu, zihinsel dayanıklılığı zorlayan koşullar ve bireyin geçmişten bugüne taşıdığı yükler, aslında sinirliliğin arkasındaki görünmez mimarlar. Sanılanın aksine bu bir “kişilik sorunu” değil; sinir sisteminin, bedenin ve zihnin ortak bir tepkisi.
Günümüzün Yeni Normali: Tetikte Sinir Sistemi
İnsan bedeni, binlerce yıl boyunca tehlikeye karşı hızlı tepki vermek üzere evrimleşti. Ancak bu mekanizma, günümüzde fiziksel tehditlerden çok zihinsel stresle karşı karşıya. Sürekli bir şeylere yetişme telaşı, belirsizlikler, maddi kaygılar, sosyal baskılar… Sinir sistemi, artık neredeyse hiç dinlenemiyor. Her şey bir tehdit gibi algılanıyor ve bu da öfkeyi tetikliyor.
Ancak mesele sadece dış koşullar değil. Vücudun içinde de işler karışık olabilir. Örneğin yetersiz uyku, sinir sisteminin toparlanmasına izin vermez. Uykusuz bir beyin, duyguları düzenlemekte zorlanır. Bir diğer açıdan geçmiş deneyimlerin izleri de bugünkü öfkenin temel taşlarını oluşturur. Çocuklukta yaşanan duygusal ihmal, aşırı eleştirel ebeveyn tutumu veya fiziksel-psikolojik travmalar, bireyin sinir sistemini hassaslaştırır. Yetişkinlikte yaşanan en ufak bir dışsal olumsuzluk bile, geçmişten gelen büyük bir tehdidin yankısı gibi algılanabilir. Yani aslında kişi, bugüne değil, geçmişte kapanmamış bir hesaplaşmaya tepki verir.
Öfkeyi Susturmak Değil, Anlamak Gerekir
Toplumda yaygın olan “öfke bastırılmalı” anlayışı ise sorunu derinleştirir. Bastırılan öfke birikir, sonunda kontrolsüz bir şekilde dışa vurulur. Önemli olan öfkenin ortaya çıkmasını engellemek değil, onu neyin tetiklediğini anlamaktır. Çünkü öfke, vücudun verdiği doğal bir tepkidir; bir şeylerin yolunda gitmediğini haber verir. Asıl mesele, bu sinyalleri doğru okuyabilmektir.
Sinirlilik, bazen sadece birkaç küçük düzenlemeyle bile hafifletilebilir. Beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi, kafein ve şeker tüketiminin sınırlanması, günlük egzersiz rutini oluşturulması, uyku saatlerinin düzene konması… Bunlar basit ama etkili adımlardır. Ancak duygusal kaynaklı öfke söz konusuysa, içe dönüp bakmak ve gerekiyorsa profesyonel destek almak kaçınılmaz hale gelir.
Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçy