Eray SARIÇAM
Eray SARIÇAM

Yoksa Her Şeye Reklamcılar mı Karar Veriyor?

14 Eylül 2025 Saat: 21:43

1863’te İngiliz Futbol Birliği’nin kurulmasıyla ilk kez resmi bir hüviyete bürünen futbol, önce İngiliz kolonilerinde ardından tüm dünyada en çok takip edilen spor dalı oldu. Futbol, neden bu kadar çok sevildi, tutuldu bu apayrı bir yazının konusu. Fakat 1857’de kurulan Sheffield FC’den bugüne gelene kadar, işlerin bu denli dallanıp budaklanacağını kimse tahmin etmemiştir büyük ihtimal. Hadi, FA ve Sheffield İngilizlerin olsun; peki 1970’lerle birlikte televizyona taşınan futbolun, aradan geçen 40-50 yılda neredeyse tamamen “kapital sistemin” bir gösterisi olacağını tahmin edebilir miydik? 70’lerde televizyona taşınan futbol, bilhassa taşra halkı için bir fırsattı. Ancak dediğim gibi işler hiç de tahmin etmediğimiz bir şekilde “gelişti.” Çünkü 2000’lerle birlikte futbol artık bir halk, bir semt, bir mahalle oyunu olmaktan çıktı ve tamamen ticari bir endüstriye dönüştü. Chelsea ilk kez Rus Abramoviç’e satıldığında, futbolun para değil ruh oyunu olduğunu söyleyen birçok İngiliz ve sair memleketten futbol sever, aradan geçen 10 -15 yılda, kulüplerini Arapların mı yoksa Çinlilerin mi satın alması gerektiğini tartışır oldular.

Çok geri gitmek istemiyorum, fakat giyim kuşam adetlerimizin Sanayi Devrimi sonrasında epey değiştiğini söylemem gerek. Sanayi Devrimi öncesi ihtiyaç odaklıyken, Devrim’den sonra tam anlamıyla sermayenin hizmetine girdi giyim kuşam adetlerimiz. “Moda” dediğimiz kavram da yine bu dönemlerde hayatımıza girdi. Tabii moda, asla sabit değildir, bunu unutmayalım. Sürekli kendini yeniler moda ve bizleri çevreyle uyumlu hale getiri, bu sayede de “dışlanmayız!” Toplumsal hayattaki bu kapital düzenin dışında kalmama ve maddi gelirden olmama kaygısını futbol için de pekâlâ düşünebiliriz. Yani Manchester United’ın tamamen ticari düşünceyle üçüncü bir forma “icat” etmesi ve formanın kulüp renklerinin dışında olması tabii ki Türkiye’yi vuracaktı: Trabzonspor’un turuncu, Galatasaray’ın mor formaları gibi… Tabii futbol artık tamamen eğlence endüstrisinin bir parçası olduğu için, pembe(Real Madrid), mor(Galatasaray) veya gökkuşağı(Manchester City) renkli formaları, özellikle son 15 yılda epeyce artar feminist hareketler içerisinde de değerlendirebiliriz Burada tartışmaya açmak istediğim konu, sermayenin ve sponsorların her alanda olduğu gibi popüler ve “para edecek” feminist söylemi de kullandığı, kendine uyarladığıdır.

Bu tür işlerin, kapitalist düzenin ihtiyaç yaratmasından başka bir şey olmadığını bilmemiz gerekiyor. Tabii Trabzonspor’un turuncu ve Galatasaray’ın mor forma üretmeleri, yani klasik renklerinin dışına çıkmaları, tüketicilerin de (=taraftarların) kendilerini farklı ya da ayrıcalıklı hissetmelerini sağlıyor bir yandan. Bauman’ın tüketim toplumu dediği budur işte. Böylece hem kulüp hem de taraftarlar kapitalist düzenin bir parçası olarak yaşamlarını mutlu mesut sürdürüyorlar. Çünkü kulüp para kazanıyor, taraftar ise tüm gözlerin kendi üzerinde olduğunun biliyor. İki tarafın da mutlu olmasıyla daha fazla tüketim malı ortaya çıkıyor ve moda yine kendini yeniliyor. Tabii sponsorların izin verdiği sınırlar içerisinde... Kulüpler farklı renkler kullanmayı, bir yenilik olarak düşünür her zaman. Ancak “büyük resme” baktığımızda bütün sponsorların ve üreticilerin bu gibi çalışmalara giriştiğini görüyoruz. Gelinen noktada tüm kulüpler klasik renklerin dışında en az bir formaya sahip. Sonuçta kapitalist düzen yine kendi belirlediği sınırlar içerisinde bir moda algısı yaratıyor ve futbol kulüpleri de tek tipleşip, homojen bir yapıya giriyorlar. Bu homojen yapıda, 80’lerde kısa olan şortların boyu uzar, çünkü şorta sponsor gelecektir. Örneğin Beşiktaş şort reklamından 4,2 milyon dolar kazanıyor. Ya da Kamerun milli takımının 20o2 Dünya Kupası’ndaki kolsuz formasını düşünelim. FIFA, bu formaya karşı çıkmıştı, çünkü FIFA’nın resmi sponsoru Adidas’tı ve Adidas büyük rakiplerinden Puma’nın “sektöre” bu tür bir değişiklik girmesini kabullenemiyordu. FIFA bu yüzden Kamerun milli takıma puan silme dâhil birçok ceza vereceğini söyledi. Yani homojen yapıya girmeyen, tek tipleşmeye karşı duran Kamerun Milli Takımı açıkça “dehumanization”a uğratılmak istendi. Kamerun’un başına gelen futbolun artık bir “oyun” bir “sportif faaliyet” olmadığını tamamen kapital bir şekilde işleyen alan olduğunu gösteriyor bizlere.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Gölge Gazetesi, Kocaeli Haber, Gebze Haber, Darıca Haber, Dilovası Haber, Çayırova Haber, Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

Yukarı ↑