Ergenlik dönemi, sadece bedenin değil, zihnin ve kimliğin de büyüdüğü, yeniden şekillendiği bir dönemdir. Bu dönemde gençler bir yandan kim olduklarını anlamaya çalışırken bir yandan çevrelerindeki dünyayı sorgularlar. Tüm bu içsel değişimler ise zaman zaman ani öfke patlamaları, duygusal dalgalanmalar, gerginlik ve aşırı sinirlilik olarak kendini gösterebilir.
Ergenlik döneminde yaşanan sinirlilik, her birey için farklı nedenlere dayanabilir ve bu nedenle kişiye özel olarak ele alınmalıdır. Böylece sinirliliğin temelinde yatan psikolojik, fizyolojik ya da hormonal etkenler daha iyi anlaşılabilir ve buna uygun bir yaklaşım geliştirilebilir. Bazı durumlarda bu sinirlilik, ani öfke patlamalarına ya da kendine zarar verme davranışlarına dönüşebilir. Bu tür anlarda mümkün olduğunca sakin kalmak, durumu tırmandırmadan yönetmeye çalışmak ve bir uzmandan profesyonel destek alarak uygun tepkiler vermek önemlidir. Yine de ergenlik döneminde sinirliliğin bazı temel nedenleri vardır.
Ergenlik dönemiyle birlikte hormon düzeylerinde ani artışlar olur. Bu biyolojik değişiklikler hem fiziksel hem de duygusal anlamda dengesizlikler yaratabilir. Vücutlarındaki bu ani değişim, hem fiziksel görünümleriyle ilgili kaygı yaratır hem de sinirlilik düzeylerini artırabilir. Bu, ergenlikte çağındaki bireyin bazen ne hissettiğini anlamasını ve kontrol etmesini zorlaştırabilir. Bu çağ aynı zamanda “Ben kimim?” sorusunun en yoğun hissedildiği dönemdir. Bu süreçte gençler kendi değerlerini, inançlarını ve sınırlarını oluşturmaya çalışırlar. Bu da ebeveynlerle ya da otorite figürleriyle çatışmalara neden olabilir.
Ergenler, bir nevi kendilerini dış dünyaya kanıtlama çabasına girişirler. Çünkü ergenlikteki birey artık çocuk değil ama henüz yetişkin de değildir. Bu geçiş evresinde, özgürlük ve bağımsızlık ihtiyacı hiç olmadığı kadar artar. Gençler, kendi fikirlerinin ve kimliğinin kabul edilmesini ister. Ancak ebeveynlerin ya da otorite figürlerinin yönlendirmeleriyle çatışma yaşandığında, gençler kendilerini ifade edemediklerini hisseder. Bu da öfke ve isyan davranışlarına sebep olabilir.
Ergenlik, aynı zamanda ruhsal hastalıkların ilk belirtilerinin görüldüğü bir dönemdir. Depresyon, anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi durumlar, sinirlilik, tahammülsüzlük ve içe kapanma ile kendini gösterebilir. Özellikle depresyon, gençlerde çoğu zaman “üzüntü” yerine “öfke” ve “huzursuzluk” şeklinde ortaya çıkabilir. Bu psikolojik yük, ergenlik çağındaki bireyin dış dünyaya agresif tepkiler vermesine yol açabilir. Bunlara ek olarak, okul baskısı, sınav stresi, akran zorbalığı, sosyal medya etkisi gibi dış çevresel faktörler, gencin zaten karmaşık olan iç dünyasını daha da zorlayabilir. Bu sorunlarla baş etmeye çalışan genç, duygularını düzenlemekte zorlandığında sinirli ve huzursuz bir yapıya bürünebilir. Özellikle başarısızlık korkusu ve sosyal kabul görme arzusu bu dönemde sinirliliği tetiklemektedir.
Ergenin yaşadığı sinirlilik hali, çoğu zaman anlatılamayan duyguların bir yansımasıdır. Bu süreçte ebeveynlerin yargılamadan dinlemesi, duyguyu kabul edip davranışa sınır koyabilmesi, açık ve duygulara yer veren bir iletişim kurması önemlidir. Kendi duygularını sağlıklı şekilde ifade edebilen bir yetişkin, bu becerisiyle çocuğuna da model olur. Bazen bir uzmandan alınacak profesyonel destek, aile içi iletişimi güçlendirmek ve süreci daha sağlıklı yönetmek için önemli bir adım olabilir.
Psikolog Eren Boz,''Sinirlilik, bastırılması gereken bir duygu değil, anlaşılması gereken bir sinyaldir. Ergenlik döneminde bu mesajlar daha yoğun, daha çalkantılı biçimde ortaya çıkabilir. Böyle zamanlarda gençlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey, cezayla susturulmak değil; duygularını anlamaya çalışan, yanında güvenle durabilen bir yetişkindir. Ergenle kurulan ilişki ne kadar anlayışlı, tutarlı ve destekleyici olursa; genç de kendi duygularını tanıma ve sağlıklı yollarla ifade etme konusunda o kadar güçlü hale gelir.''dedi.