parkinnn

Röportaj

Yorgancı Kalfalığından İmparatorluğa

Gebze’ye değer katan örnek bir hayırsever Muzaffer Altıntaş Gölge Dergi’ye konuştu

7 Mayıs 2016 Saat: 13:21
Yorgancı Kalfalığından İmparatorluğa
Yorgancı Kalfalığından İmparatorluğa

Sigara, içki içmekle, lüks arabalara binmekle hiçbir yere varılmaz. Çalıştığını değerlendireceksin. Tabiî ki zaruri ihtiyaçlarını gidereceksin. İş müsrifliğe geldi mi orada insan müsriflikten kaçınmalıdır.

Bu devirde 16 yaşında bir çocuk dükkan açabilir mi? Ben dükkanımı açtığımda 16 yaşındaydım.  Bu noktada gençler lütfen kendisini toparlasın.

Sayın Bakanım bana dönerek “Muzaffer Bey eğer Başbakanım ve Cumhurbaşkanım kimseye söz vermedilerse ilk yerli aracı sana verelim” dedi. Bende “Olur sayın Bakanım” dedim.

Memlekette müsrif bir nesil yetişiyor. Bu nesilde bu müsriflik devam ederse ülkemizin de dünyamızın da sonu iyi değil. Aileler çocuklarını bu konuda eğitmelidirler. Ailenin çocuk yetiştirmesi bir sanattır.

İşimin arkasını bırakmayıp 1974 yılında kamyon şoförlüğü yaptım ve taksi durağı işlettim. İlk defa 30 arabası olan ve halkın takdirini kazanan Gebze'nin ilk taksi yazıhanesi Park Taksi'yi kurdum.

 O, hayırsever bir iş adamı. Gebze’de tanımayan yok. Cami’den okula, çeşmeden  sosyal yardımlara her yerde izi var. Yorgancılıktan başladığı ticaret hayatında bugün oteller zinciri sahibi. Elbette Muzaffer Altıntaş’tan bahsediyoruz.

Aslen Sürmene'nin Köprübaşı Nahiyesi'nden olan Muzaffer Altıntaş, 1939 yılında Trabzon Maçka'nın Yukarı Hortokop Köyünde dünyaya geldi.  Çocukluğu köyde ve yaylalarda geçen Altıntaş, köy koşullarında iş olanaklarının sınırlı olması nedeniyle 1952 yılında çalışmak amacıyla İstanbul'a geldiğini, ilk olarak bir yorgancıda yorgancı çıraklığı yaptığını, işi öğrendikten sonra yorgancı kalfası olarak işe devam ettiğini söyleyerek “Herkes gibi bende sanatımı ilerletme ve kendi işime sahip olma düşüncesindeydim” diyor.

1955 yılında İstanbul'da tanışmış olduğu bir arkadaşı ile kendi gayret ve mücadeleleri sonucu Şişli'de ilk dükkanı açtıklarını, o yıllarda dükkan açmış olmanın heyecanı ile gece-gündüz demeden çalışıp çabaladıklarını ifade ediyor. Muzaffer Altıntaş, 1956 yılında Gebze'ye gelerek burada tek başına bir dükkan açarak sadece kendi dükkanın sahibi oldu.

‘’1959 yılının Aralık ayında vatani görevimi yapmak için askere gittim. Balıkesir'deki acemi eğitiminden İstanbul'da Ulş. Çvş. Şoför öğretmeni olarak yaptığım, vatani görevimi 1961'in sonlarında tamamladım. Terhisimden sonra yine yorgancılık olan işime devam ettim. Artık ticaret hayatımda kendime güvenim artmıştı ve değişik işlere atılma çabası içerisindeydim.” diye konuşan Altıntaş, yaşadığı o günleri kendi üslubuyla anlatmaya devam ediyor:

  “Nakliyatçılığa hevesim vardı ve 1970 yılına kadar otobüsçülük, minibüsçülük ve taksicilik yaptım. İşimin arkasını bırakmayıp 1974 yılında kamyon şoförlüğü yaptım ve taksi durağı işlettim. İlk defa 30 arabası olan ve halkın takdirini kazanan Gebze'nin ilk taksi yazıhanesi Park Taksi'yi kurdum. Gebze'ye böyle bir yazıhane kazandırarak Gebze halkına hizmet etmekten büyük bir mutluluk ve gurur duyuyordum. Ticaret hayatında daha başarılı olmak amacıyla muhtelif ticari işlerle uğraşmaya başladım.”

BU GÜNKÜ HAYAT BİR CENNET O GÜNKÜ HAYAT BİR CEHENNEMDİ

Gençlik yıllarında birçok sıkıntıyla karşılaştıklarını söyleyerek sözlerine devam eden  Muzaffer Altıntaş " Bu günkü hayat bir cennet o günkü hayat bir cehennemdi.” demeyi ihmal etmiyor..

Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık ettiğini, Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra memleketin düzene girmesinin, sorunların bitmesinin kolay olmadığını ifade eden Altıntaş “O dönemde babam 4.5 sene askerlik yaptı. O yıllarda ülkemizde  harp ve çok büyük yoksulluk vardı. Ben hatırlıyorum o dönemde büyük annem mısır koçanını fırında kurutup kıyardı. O yıllarda yaşadığım kafama yer etmiş olayları elimden geldiğince gençlere aktarmaya çalışıyorum ki 'Gençlerimiz bu cennet vatanın ve bu güzel, huzurlu günlerin kıymetini bilsinler' diye. Şimdi çevremdeki gençlere bakıyorum bir marka düşkünlüğü var. Müsriflik iyi bir şey değil. Bu durum ülkemizi kötü bir yere sürükler.” diyen Altıntaş,  Suriye'de yaşanan savaş ortamını örnek vererek “Eğer ülkemizdeki müsriflikler devam ederse ülkemiz de çok kötü bir durumlara düşecek.” diye konuştu.

BİR İNSANI İNSAN YAPAN GİYDİĞİ MARKALI KIYAFETLER DEĞİL GÜZEL RUHU, KALBİ VE VİCDANIDIR

67 senelik esnaf olarak, hayatı boyunca çalıştığını vurgulayan Altıntaş, Bu gün hiçbir ekonomik sıkıntısının olmadığını, hayatta gerçekten çalışan insanların mutlaka bir yerlere geldiğini, kendisinin de hayatı boyunca çalışarak, çabalayarak, emek vererek bu mertebelere ulaştığını söyledi.  Hayatının hiçbir noktasında müsrif olmadığını sözlerine ekleyerek “Bir insanı insan yapan giydiği markalı kıyafetler değildir. Bir insanı insan yapan güzel ruhu, kalbi ve vicdanıdır. Ben 76 yaşında sağlığı yerinde bir insanım. Hayatım boyunca çalıştım, çabaladım. Çalışmaktan insana zarar gelmez. Çalıştığım süre zarfında elimden geldiğince vatanıma, milletime hayırlı yatırımlar yaptım. Yapılan hayırlar söylenmez. Bu nedenle Allah hayrını kaçırmasın. Bir insan hayır işlerken sağ elin verdiğini sol el görmemeliymiş. Bu vesileyle hayır işlerini elimden geldiğince gizli yürütmeye çalışıyorum.” diye konuştu.  Muzaffer Altıntaş, kendisinin yeri geldiğinde ustalarının yanında tuğla taşıdığını ifade etti. Ve bunu gurur duyarak yaptığını dile getirdi. Çalışan bir insanın ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini düşündüğünü vurgulayan Altıntaş “İnsan kazandığı parayı yerinde harcamalıdır. Tutumlu olmalıdır. Müsriflikten kaçınmalıdır. İyi yatırımlar yaparak daima yükselmeyi hedeflemelidir.” diye konuştu.

GEBZE'DEKİ İNSANLARIN ÜZERİNDE YORGAN YOKTU. BEN SIRTINIZA YORGAN DİKMEYE GELDİM

“ Yukarıda da ifade ettiğim gibi ben 1956 yılında Gebze'ye yorgancı olarak geldim. O dönemlerle arkadaşlarıma takılırdım 'Gebze'deki insanların üzerinde yorgan yoktu. Ben sırtınıza yorgan dikmeye geldim' diye. 14 yaşında İstanbul'a geldim. O dönemde boğaz tokluğuna çalıştım. Çalıştığım dükkan da yatıp kalkardım. Ben hayata bu şekilde başladım. Çalışırken çalıştığını tutarsan, ekonomi yaparsan bir yere gelebilirsin. Bu yaşıma kadar bilerek kimsenin malına el atmadım. Bilmeyerek hak yediysem Allah beni affetsin. Yorgancı çıraklığıydım kalfa oldum, esnaf oldum, patron oldum. Bu devirde 16 yaşında bir çocuk dükkan açabilir mi? Ben dükkanımı açtığımda 16 yaşındaydım.  Bu noktada gençler lütfen kendisini toparlasın. Sigara, içki içmekle, lüks arabalara binmekle hiçbir yere varılmaz. Çalıştığını değerlendireceksin. Tabiî ki zaruri ihtiyaçlarını gidereceksin. İş müsrifliğe geldi mi orada insan müsriflikten kaçınmalıdır. Çünkü haramdan gelen harama gider helalden gelen helale gider. Hesabını bileceksin hayırlı işlere paranı harcayacaksın.” diyerek ifadelerini şu şekilde sürdürdü:

“Askerden geldikten sonra yorgancılık mesleğinden sonra nakliyatçılık yaptım. Nakliyatçılıktan sonra otobüs aldım. Otobüsü bıraktım taksicilik yaptım. Gebze'ye ilk taksi yazıhanesini ben açtım. O dönemde Gebze'de 3 tane taksi vardı. Gebze insanı efendidir. O dönemde Gebze'de taksiciler yabancı olan birisini taksiye almazlardı, korkarlardı. Gebze'nin ilk taksi durağını ben açtım. Park taksi. O dönemde 28 tane taksim vardı. 28 taksiyi kredi ile aldım. Yanımda çalışan şoförleri ortak ederdim. Hem yanımda çalışırlardı hem mal sahibi olurlardı. Sene 1974'lerde insanlar çeşitli nedenlerle İstanbul'a gitmek için taksi bulamazlardı benim taksi durağım 24 saat açık olurdu ve taksilerim çalışırdı. Beni orada çekemediler. Kimler çekemediler o günkü yetkililer çekemediler. Karşıma yazıhane açtılar. Ben daima şunu söylerim ''Allah komşuma iki versin bana bir versin'' dedi. 

İNSAN HANGİ MEVKİYE GELİRSE GELSİN, NE KADAR ZENGİN OLURSA OLSUN ASLA KİBİRLENMEMELİDİR

1984 yılında bir lastik firması olan lassa'nın bayiliğini aldığını ifade eden Altıntaş,”iş adamı dediğiniz zaman iş adamı olmak kolay bir şey değil. Eğer bir insan başka bir insanı iş vererek istihdam ediyorsa o işverene minnettar olmak lazım.” diyerek, kendisinin 1956'dan bu yana patronluk yaptığını, fakat  patron değil hizmetçi, hizmetçi değil işçi olduğunu vurguladı.  Turizm ve otelcilik sektöründe gösteriyor. Gebze'nin ilk turistik oteli olan Anibal Oteli faaliyete geçiriyor. Bu şekilde çalışıldığı takdirde uzun yıllar başarının devam edeceğine dikkat çekti. Kibrin insana yakışmayan bir davranış biçimi olduğunu belirterek “Bir insan hangi mevkiiye gelirse gelsin, ne kadar zengin olursa olsun asla kibirlenmemelidir.” dedi.  Altıntaş. "Memlekette müsrif bir nesil yetişiyor. Bu nesilde bu müsriflik devam ederse ülkemizin de dünyamızın da sonu iyi değil. Aileler çocuklarını bu konuda eğitmelidirler. Ailenin çocuk yetiştirmesi bir sanattır.

İnsanlarımız özellikle gençlerimiz yaşanan olaylardan ders almalıdırlar. Bu müsriflik bu şekilde devam ederse Allah bizi ıslah etsin.  Allah korkusu olmayan insandan her zaman korkulmalı. Allah korkusu olan insandan hiçbir zaman korkma.” diye konuştu.

 BENİM ÖMRÜM BU OTOMOBİLİ GÖRMEYE YETMEZSE ÇOCUKLARIMA MİRAS BIRAKACAĞIM

Şimdilerde bir çok farklı sektörlerde iş yerleri bulunan ünlü iş adamı Muzaffer Altıntaş, Seri üretimi 2018 yılında yapılması planlanan ilk yerli aracı satın alarak yine bir ilke imza atmıştı. Kendisiyle röportajımız sırasında değindiğimiz ilk yerli arabayı alma macerasını yine kendince ve kendi ifadeleriyle şöyle dile getir:

“ Benim geçmişten bu yana otomobillere ayrı bir merakım var. Hele bu otomobiller eski modelse daha bir meraklıyımdır. Türkiye'de yerli otomobil üretimi yapılacağını duymuştum. Bir toplantıda bir araya geldiğimiz sayın Bakanımız Fikri Işık ile sohbet ederken üretilecek olan yerli araç konusu açıldı. Sayın Bakanım bana dönerek “Muzaffer Bey eğer Başbakanım ve Cumhurbaşkanım kimseye söz vermedilerse ilk yerli aracı sana verelim” dedi. Bende “Olur sayın Bakanım” dedim. Eğer ilk yerli araba 2018 yılında üretilirse ve başka kimseye söz verilmediyse bana verilecek. Karşılık olarak bende sayın bakanımıza bir okul yaptıracağımı söyledim. Eğer ömrüm olur ise ilk yerli arabayı göreceğim. Allah Ömür vermezse çocuklarım, torunlarım görür.” İfadelerini kullanarak Türkiye'nin her türlü araba sanayinde artık çok gelişti. Gelişmiş bir ülke olan Türkiye'nin kendi arabasını üretmesinin vatana, millete hayırlı olacağını söyledi.  “Türkiye'de her imkan var. Çok iyi mühendisler yetişiyor. Biz yerli araba üretemez miyiz? Ülkemizde bir araba üretim fabrikası olsa binlerce kişi istihdam edilir. Binlerce kişi bu sektörden ekmek yer. Araba sektöründe tüketen değil üreten bir ülke konumuna geliriz. ‘’

Evli, 4 çocuk babası ve 9 torun sahibi olan  Muzaffer Altıntaş, bu bölgeden kazandığını, kazandığını yine bu bölgeye yatırmakla beraber yine vatanı ve milletine yarar uğruna bölgeye kendi adını taşıyan Muzaffer Altıntaş İmam hatip ortaokulu ve vefat eden eşi adına Hadiye Cemre Altıntaş Anaokulunu yaptırıp   Milli Eğitime bağışladığını da hatırlatalım.

Röportaj: Meryem HAYTA   Fotoğraflar: Tülay TURAN

 

Gölge Gazetesi, Kocaeli Haber, Gebze Haber, Darıca Haber, Dilovası Haber, Çayırova Haber, Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑