parkinnn
DUAYEN / Ercan SARIÇAM
DUAYEN / Ercan SARIÇAM

Güngör....

24 Şubat 2022 Saat: 13:54

Bu yazıyı kaleme almaya karar verdiğimde beş gün geride kalmıştı... O beş günde düşündüm, izledim, bekledim.

Biz o'nunla nasıl tanışmıştık, kaç yıl evvel ilk kez birbirimizi görmüştük. Sonra nasıl arkadaş, dost olmuştuk.. Nasıl bir hikayelerimiz vardı, beraber yer içer miydik?

Evet, çok şey düşündüm ve  bekledim...

O olsaydı muhtemelen beklemezdi. Yazardı sıcağı sıcağına, zira bizim meslekte ''Haber beklemez'' kuralını ikimizde iyi bilirdik, ama ben yazamadım...Köşemi yazamadım. Aramızdaki pek çok farktan biri de bu.

Sahi biz nasıl ve ne zaman tanışmıştık?

İşte, günlerdir bu soruyu soruyorum kendime, cevabı yok.

Güngör'le ne zamandır  meslektaştık?

Bildiğim şu var; Muhtemelen kendisinden 2-3 milim erken başlamıştım gazeteciliğe...Ama o , beni metrelerce geçti her konuda. İkimizde gazeteciydik, lakin o'nun kendine özgü sıra dışı kuralları vardı, haberlere değil takla attırmak, adeta dans ettirirdi. O yüzden hızına yetişmek, aynı kulvarda olmak pek olası değildi. O yüzden 'yek' ti.

Us'umdan geçenleri film şeridi gibi sarmaya devam ederken, halen yukarıdaki soruya cevap arıyorum... Bulamıyorum, fakat bir kanaatim ağır basıyor....O da şu;  İnsanların hayatında iz bırakan, derin dostluklar oluşturan başlangıçlar hafızalarda pek yer etmiyor.

Mesela; Güngör'le  ne zaman , nasıl tanıştığımızı hatırlayamadığım gibi Yüksel Ercan'la başlayan dostluğumun  tarihini de bilmem.  Levent Altun'la, İsmet Çiğit'le, Ahmet Serimer'le,  Metin Karan'la , rahmetli  Cevat Çiğit abiyle de nasıl tanışmışık hatırlamam...Çünkü bir şekilde başlayan, gönüllerde önemli yer edinen isimlerin tarihi bende , hafızamda kayıtlı olmaz. Başlar ve devam eder.

Güngör'le bir akşam Kartal'da türkü dinleme gitmiştik. Esinti Kır Evi'ne. Arzu Şahin'i dinlemeye. Dr. Hamit Tandoğdu ile biz Gebze'den, Güngör İzmit'ten yola çıkmıştı. Oturduk, muhabbet, türkü derken  Dr. Hamit sormuştu '' Siz nasıl tanıştınız, kaç yıl oldu?''

İkimizde birbirimize baktık.. Ben cevap veremedim, o'da veremedi. ''Boşver usta tarihi, önemli olan başlamış olması değil mi?'' dedi.

Gülüştük...

Birbirimize kaç haber pasladık, bilmem.

Kaç kez ters düştük , hatırlamam.

Kaç kez sidik yarışı yaptık, anımsamam.

Kaç kez dertleştik,  aklımda değil...

Hatırladıklarım ise hep iyi şeyler oldu.. Anılar, dostluklar, gazetecilik uğruna -danmış cefakar bir hayat. Ve o'nun İzmit uğruna canı bahasına da olsa hayatını verebilmiş olması.  İnatçı, dik kafalı, kuralcı, ilkeli, cesur ve samimi bir dost.

Bizim batı yakasında bir şey merak etse , saat fark etmez arardı. ''Usta , bu konuda bilgin var mı, ne dersin'' diye sorar, ardında da yine doğru bildiğini yazardı. Pek çok kez telefonda tatlı kavgalarımız olmuştu bu nedenlerle.

Benim de kızdığım, gönül koyduğum konular oluyordu elbette. Ama dedim ya, haberse babasını tanımazdı. Bir kaç kez ters düştüğümüz haberler olmuştu.

Mesela ; dönemin Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker'le ilgili yaptığı haberler karşı karşıya getirmişti ikimizi. Benim duygusallığım ağır bastıkça, 'o'nun taviz vermeyen kararlı  duruşu her daim devreye giriyordu.

Son telefon konuşmamız ise 10 Ocak'ta oldu.  Gebze'de Gazeteciler Günü nedeniyle  düzenlenen etkinlikte, belediyenin basın mensuplarına hediye çeki dağıtmasını eleştirdiğim yazımdan dolayı aramıştı.  ''Ercan, il defa bir  yazına katılıyorum. Çok doğru eleştiri yapmışsın'' dedi.  ''İşine geldi değil mi'' dedim ve epey gülüştük karşılıklı.

Bir de,  Kandıra günlüğü var hafızamda. 2019'un son ayı, diz boyu kar olduğu bir gün yollarımız kesişti Kandıra'da. Bir gün öncesinden İmran Yaşasın ile maltada  karşılaştık.  ''Seninki geliyor, Göngör  Arslan yarın burada olacak'' dedi. İmran dediğim İzmit'in çocuğu. Boylu ,postlu, yakışıklı, yürekli bir adam. Ağır abi.  Sonrasında da Hatay Yasavur haber verdi; Güngör gelmiş.

O gün akşam kar lapa yapa yağarken, Güngör'le  gecenin 22.00'sine  kadar halı saha kenarında dolanıp durduk,  konuştuk, dertleştik. Gelecekle ilgili birbirimize akıllar verdik. Genelde o konuştu ben dinledim.

 Bir de söz verdi;'' Kitap yazacağım. İzmit'te neler oluyorsa, kim kimi hançerliyorsa, yetim hakkı yiyenleri, devletin parasını peşkeş çekenleri, hortumcular , soyguncuları kitapta anlatacağım. '' dedi... Kitabı ne yaptı bilmiyorum, ancak o kitabı artık kimsenin okuyamayacağını biliyorum.

Kandıra'da üç gün kaldı. O sürede gündüz, gece çok şeyler anlattı. 

Daha önemlisi şu: İkinci günün sabahı kendisine şaka yollu takıldım ,'' Güngör, dikkat et he. Burada seni sevmeyen çok insan vardır. Yan yan bakıyorlar. ''

Güldü...

''Boş ver Üstat. Buradakilerin çoğu bizim İzmit çocuğu, severler beni. Bir çoğunun hakkında haber de yapmışımdır, diş bileyenlerde vardır. Ama İzmit çocuğu arkadan vuracak kadar kahpe değildir.''

Aradan üç yıl geçti..

Ve maalesef beş gün önce duydum ki, kahpeliğin memleketi olmazmış.

Sevin sevmeyin, imrenin kıskanın, çekin çekemeyin, takdir edin etmeyin, yerin vurun... Ne düşünürseniz düşünün. Ama bilin ki, Güngör  Arslan adamdı. Kocaeli'nin yürekli sesiydi. Babaydı, gazeteciydi, insandı.

Mekanın cennet, ruhun şad olsun üstat.

 

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Gölge Gazetesi, Kocaeli Haber, Gebze Haber, Darıca Haber, Dilovası Haber, Çayırova Haber, Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

TGF, GEBZE ve BAŞARI22 Nisan 2024 Saat: 16:33
31 Mart30 Mart 2024 Saat: 15:13
Tüm Yazıları
Yukarı ↑